
Sapere aude;
incipel qul recte vivendi progot horam,
rusticus expectat dum defluat amnis; at ille
labitur et labetur in omne volubilis uevunu.
Yüreklice düşün;
Gir bu yola seve seve!
İyi yaşamayı sonraya bırakan kimse
Yolunda bir ırmakla karşılaşıp da
akıp geçmesini bekleyen köylüye benzer;
Oysa ırmak hiç durmadan akıp gidecektir
Horatius
(...) Bütün bu gelişmelerin ışığında, 18. yy’da Avrupa’da ortaya çıkan ve bütün dünyayı etkileyen; “insanın aklıyla evreni algılayabileceğine inanan”, “felsefi düşüncede dikkate değer bir zihni gelişme ve değişiklik yaratan”, “aklı mutlak yönetici ve yol gösterici yapan” düşünce sistemi Aydınlanma, bugün olduğu gibi kendi döneminde de çok değişik şekillerde tanımlanmıştır. Öyle ki, Berlinische Monatsschrift dergisi 1783 yılında, “Aydınlanma Nedir?” sorusu için ödüllü bir yarışma düzenleyerek, soruyu yanıtlayan.dönemin birçok ünlü düşünürünün denemelerini yayımlamıştır.
(...) Kant, Hegel, Foucault, Habermas, Horkheimer ve Adorno gibi düşünürlerin, Aydınlanma’yı “henüz kapanmamış, iyi veya kötü, günümüzde hâlâ etkinliğini sürdüren bir tarihsel çağ” olarak değerlendirmelerine rağmen 18. yy düşünürlerinin tek bir Aydınlanma tanımı yapmamış olmalarının nedeni; Dorina Outram’a göre, ulusal veya bölgesel, birçok farklı Aydınlanma olmasıydı.
(...) Horkheimer ve Adorno, yayımladıkları Aydınlanmanın Diyalektiği’nin girişinde “Aydınlanmanın her zaman insanları korkudan kurtarmayı ve onları egemen kılmayı hedeflediğini” ama “tam olarak aydınlanan dünyanın felaket yaydığını” belirtiyor, Aydınlanma’nın programını “dünyanın büyüsünü yok etmek” ve “mitleri parçalayıp, düş yerine bilgiyi koymak” olarak tespit ediyorlardı.
(* Okulda tek 100 alan vizeden alıntılardır. Bir nottan hiç bu kadar gurur duymamıştım. Teşekkürler N.Polat)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder