18 Aralık 2010 Cumartesi

YAZIyorum "AYDINLANMA" *



Sapere aude;
incipel qul recte vivendi progot horam,
rusticus expectat dum defluat amnis; at ille
labitur et labetur in omne volubilis uevunu.


Yüreklice düşün;
Gir bu yola seve seve!
İyi yaşamayı sonraya bırakan kimse
Yolunda bir ırmakla karşılaşıp da
akıp geçmesini bekleyen köylüye benzer;
Oysa ırmak hiç durmadan akıp gidecektir

Horatius






(...) Bütün bu gelişmelerin ışığında, 18. yy’da Avrupa’da ortaya çıkan ve bütün dünyayı etkileyen; “insanın aklıyla evreni algılayabileceğine inanan”, “felsefi düşüncede dikkate değer bir zihni gelişme ve değişiklik yaratan”, “aklı mutlak yönetici ve yol gösterici yapan” düşünce sistemi Aydınlanma, bugün olduğu gibi kendi döneminde de çok değişik şekillerde tanımlanmıştır. Öyle ki, Berlinische Monatsschrift dergisi 1783 yılında, “Aydınlanma Nedir?” sorusu için ödüllü bir yarışma düzenleyerek, soruyu yanıtlayan.dönemin birçok ünlü düşünürünün denemelerini yayımlamıştır.
(...) Kant, Hegel, Foucault, Habermas, Horkheimer ve Adorno gibi düşünürlerin, Aydınlanma’yı “henüz kapanmamış, iyi veya kötü, günümüzde hâlâ etkinliğini sürdüren bir tarihsel çağ” olarak değerlendirmelerine rağmen 18. yy düşünürlerinin tek bir Aydınlanma tanımı yapmamış olmalarının nedeni; Dorina Outram’a göre, ulusal veya bölgesel, birçok farklı Aydınlanma olmasıydı.
(...) Horkheimer ve Adorno, yayımladıkları Aydınlanmanın Diyalektiği’nin girişinde “Aydınlanmanın her zaman insanları korkudan kurtarmayı ve onları egemen kılmayı hedeflediğini” ama “tam olarak aydınlanan dünyanın felaket yaydığını” belirtiyor, Aydınlanma’nın programını “dünyanın büyüsünü yok etmek” ve “mitleri parçalayıp, düş yerine bilgiyi koymak” olarak tespit ediyorlardı.

(* Okulda tek 100 alan vizeden alıntılardır. Bir nottan hiç bu kadar gurur duymamıştım. Teşekkürler N.Polat)

GEZİyorum (Flow Debi)

17 Aralık 2010 - Perşembe
Flow Debi 2010 Sergisi
S.Ü. Karaköy İletişim Merkezi

Sabancı Üniversitesi, Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı Programı kapsamında lisans ve yüksek lisans öğrencilerinin iki sömestr süresince ürettikleri işler (resim, illustrasyon, fotoğraf, video vb. multimedya uygulamaları) sergileniyor.

Not aldığım bazı dersler ve uygulama örnekleri:





• Çizim Dili
Atölyede büyük boyutlu yüzeyler üzerinde, çizim ve ifade biçimleriyle yapılan çalışmaların amacı şöyle belirtiliyor: "Farklı algılama biçimlerinin, ışık gölge etkileşimlerinin, renk ve boya kullanımının ve bireysel çizim tekniğinin bir hocanın danışmanlığında geliştirilmesi."










• İleri Çizim Etüdleri
(Ayça Narin, Melis Balcı, Aslı Filiz)












• İleri Düzey İllustrasyon
Farklı illustrasyon teknikleriyle kendi stilini yaratma (karakter illustrasyonları)















• Tipografik Tasarım
Tipografi sayfa düzeni görüntü yaratma kavramları ve bunların birbirleriyle bağlantıları...










• Video Tekniklerine Giriş
Storyboard, senaryo, görüntü yönetmenliği, kurgu...

(Kişi veya kamera hareketleri, çekim açılarının da yazılı veya görsel olarak ifade edildiği storyboardlar için Satan Marka Yaratmak isimli kitabın da yazarı olan çok ödüllü Luke SULLIVAN’dan kısa bir tanım: “Her karenin altında bulunan sözlerle hareketi ve dış sesin söylediği şeyleri tanımlayan, reklamın aksiyonunu gösteren bir seri illustrasyon, reklamın görsel haritasıdır.”)




















• Video Grafiği ve Sanatı 
Tipografik animasyon ve özel efektler dersin konusuymuş.
İşte bu dersi sevdim.











• Ses Projeleri
Etkileşimli ses projeleri hazırlamayla ilgili bir ders...
Cam bir bardağa vuran çivilerin müziği :)
Vakit geçmeden böyle birşeyler yapmalıyım...















• Fotoğraf ve Anlatım
Bu ders fotoğraf aracılığıyla kendi tasarım fikirlerini elde etme, ifade etme bunun yollarını keşfetmeye yardımcı oluyormuş. Dersin amacı hikayesi olan ya da bir insan hali belirten fotoğraflar üretmek olarak belirtilmiş. 
Arkadaşımla birlikte en beğendiğim çalışma bu. Keşke kullandığı sıvılardan biri vişne suyu gibi bir şey olsaymış. Kan görüntüsüyle çok daha çarpıcı olabilirdi belki.







• Sayısal ve Fotografik Görüntüleme











• İleri Stüdyo Projesi
Öğrencinin sergisinin son hali. Öğrencinin portfolyosu profesyonel olarak bu derste hazırlanıyormuş ve öğretim üyelerinin eleştirileri, öğrencinin yüksek lisans atölyesine dönük beklentileri ve gereksinimlerinin bu derste karşılanıyormuş.
(Batu Bozoğlu)

ÇİZİyorum



10 Aralık 2010 Cuma

GEZİyorum (41-29)

9 Aralık 2010 Perşembe
41?-29! "Tutku Ajansı"

Alemşah anlatıyor:

"Müşterinin işine yarayacak, bizim de inandığımız işler yapıyoruz."
"Etkileşimde bulunan, hikaye anlatan tasarımlar..."
"Hikaye yaratıcısıyız... Her markanın hikayeye ihtiyacı var."
"Aynı şey dijital dünya için de geçerli, tasarımda teknoloji, fikir, inovasyon, etkileşim, sosyoloji, kullanıcı... bilmek zorundayız. Hepsinin sonunda yapılan ölçümleme istatistikler başarının kriterlerini tanımlıyor."
"Marka kültürüne inanıyoruz."
" -Beraber çalışma isteği-  kurumda önemli. Birlikte 'işler nasıl daha iyi olur'u hep sorguladık."
"2 çeşit iş arasında seçim yapmak önemli." "$$$" veya "life style busines"
"Teknolojiye tasarım gibi bakan, deneyselliğe meraklı insanlar gerekiyor, çünkü formatlar değişiyor."

Kuruluşundan bugüne firmada yaşanan tüm değişim ve gelişimleri, iş akışını, bütün ayrıntıları yorulmak bilmeden anlatan Seren'e ayrıca çok teşekkürler...


GEZİyorum (Playful Interfaces)


AMBER '10
Sanat ve Teknoloji Festivali

EĞLENCELİ ARAYÜZLER / PLAYFUL INTERFACES

"Eğlenceli Arayüz Kültürü" sergisi, etkileşimli medya ve arayüz teknolojilerinin heterojen yaratım araçları ve yöntemleriyle ortaya konmuş yeni sanatsal ifade biçimlerini sergiliyor. Seçilen işler, bozulmuş cihazlar, algoritmalar, moda, duygular, teoriler, siyasi meseleler ve hatta atıklar aracılığıyla farklı yaklaşımlar içeren eğlenceli arayüzler sunuyor. Bütün bu etkilerle, değişime dayalı, hataları da içselleştirmesiyle esnek bir ortam oluşturan bu sergi yaratıcı düşünce, tasarım ve sanatsal üretimin yeni formlarına yakından bakmayı öneriyor."

Tabi kiiii en ama en güzeli 

YAPAY AHMAKLIK / ARTIFICIAL STUPIDITY
Bager Akbay, Ana Cigon, Vasja Progar

Gözlükle beraber dünya algın değişiyor, farklı bir boyuta geçip bildiğin her şeyi unutuyorsun, sağ sol yukarı aşağı hiçbir yönün anlamı kalmıyor, bir eylemi yapmaya çalışırken ruhun bedeninden çıkıp seni izlemeye başlıyor... bir korku filminde gibi... veya güzel bir kafayla yaşadığın halüsinasyonlar gibi.
Hocam, fikrinize sağlık, tebrikler...



"İçe Statik Seyahat" /o anda bir arıza sözkonusuydu, çalışmadı :( 
Vücut içine yapılan yolculuğu da görmek isterdim. Kısmet...


Deneyimlediklerimden: 

"Urban Mood" 

ve 

"NanoCup"

GEZİyorum (Edge of Arabia)

11 Kasım 2010 Perşembe

EDGE OF ARABIA ISTANBUL: TRANSİTION / GEÇİŞ
(Sanat Limanı)


"Suudi Arabistan çağdaş sanat ve kültürünü uluslararası izleyici kitlesi ile buluşturan bu 
gezici sergi, krallıktaki çağdaş sanat uygulamalarının sınırlarını zorlayan 22 Suudi Arabistanlı sanatçıyı bir araya getiriyor. Serginin başlığı "Geçiş", Suudi Arabistanlı genç sanatçıların bugün yaşamlarında deneyimledikleri değişim çağını ve pek çoğunun kendileri ile ilgili değişen anlayışlarını, inancı, kültür ve toplumu, işlerinde nasıl belgelemeyi seçtiklerini işaret ediyor. Onlaın vizyonları aracılığı ile, geçiş içinde bir dünyaya tanıklık ediyoruz, politik, kültürel ve fiziksel gerçekliklerin dinamik bir akış içinde olduğu bir dünyada, kimlik ve inancın merkez eksenleri, teknoloji, tüketim kültürü ve küreselleşen bilgi çağının etkisine uyum sağlıyor." (Sergi Kataloğundan özetle...)


Sergi dört tematik odadan oluşuyor: 1. Ben'in Yüzyılı, 2. Yalnız Dua, 3. Video Sanatının Doğuşu, 4. Tüketim Krallığı.




Lulwah Al-Homoud "The Language of Existence"
En beğendiğim çalışmalardan biri buydu.
Adını türkçeye "Varoluşun Dili" olarak çevirdim ama umarım yanılmıyorum.


Fotoğrafını çekemediğim kufî kaligrafi örneği vardı. O da çok güzeldi.
Arap alfabesinin en estetik alfabe olduğunu düşünüyorum. Kaligrafiye en yakışan alfabe...



Abdulnasser Gharem, 
"Men At Work III"
"Hayat sen doğduğundan beri bir tür mühürlenmiş sözleşme. Bir dinin var, bu bir sözleşme, bir eşin var, bu bir sözleşme, ülkeler arasında bir sözleşme var..."















 
Bassem Alsharqi, "Jeddah Barcodes"

"BARKODLAR" ticari ya da endüstriyel olarak tüketilen her şeyin bir ifadesi olarak karşılık buluyor, bizim için kişisel olan her şeyi kuşatan müthiş bir kod haline geliyor. Örneğin kimlik numarası ya da pasaport numarası... Bu kodlar hayati bilgiler içeriyor..."

1 Kasım 2010 Pazartesi

İZLİyorum

30 Ekim 2010, Cumartesi / TV24

Kanlı Pazartesiler & Çilekli Turta
şiddetle tavsiye edilir...

29 Ekim 2010 Cuma

TASARLIyorum

Günlerce baktığımız her yerde elmalar gördük, elmalarla yattık kalktık. Sonunda perşembe günü elmaları bitirdik verdik.
Şimdi Tarot kartlarına başlıyoruz. 

GEZİyorum (ANİMA / Yeni Yapıtlar Yeni Ufuklar)

21 Ekim 2010 - ANIMA
Rüya gibi bir yer ama Gerçek...

28 Ekim 2010 - "Yeni Yapıtlar, Yeni Ufuklar" (Istanbul Modern)
"Sergi, Türkiye'de üretilen moden ve çağdaş sanatın başlangıç evresinden bugüne geçirdiği süreci, en önemli sanatçı ve çalışmalar üzerinden izleyiciye sunuyor. Serki mekanında eserlere eşlik eden metinler bu gelişim sürecinin sosyal, kültürel, ekonomik ve politik dinamiklerini anlatıyor. Sanat eserinin hayatın bir parçası olduğunu ve onu kişatan etkileşimlerle birlikte ilerlediğini hatırlatan bu metinler, 20. yüzyılda Türkiye'de yaşanan sanat tarihsel dönüşüme de işaret ediyor."

Notlar:
* Osmanlı döneminin unutulmazlarından Zonaro'nun eserindeki kanlı ayin çok çarpıcıydı.
(Bir kapakta hayatımı kurtarmıştı. Adını ilk olarak anmaktaki torpilimin sebebi budur.)
* Yine osmanlı döneminde resimde modernleşme için yurtdışına, Paris'e gönderilen ressamların eserleriyle, yurtdışından gelip Pera ve çevresine yerleşen yabancı ressamların eserleriyle devam ediyor.
* Kübik anlayışı savunan "d Grubu" ressamların Cemal Tollu, Nurullah Berk... bir de Abidin Dino ismini hatırladıklarım. Ama kübist ve d grubu ressamlarından epey örnek vardı.
* 1950'ler... Yavaş yavaş soyuta... Adnan Çoker, Ferruh Başağa...
* Soyut heykelde Kuzgun Acar. 2 eseri de çok güzeldi. Zannedersem beton çiviler ve kaynak kullanmış. Ben yapmış olsaydım dedim. Hatta deneyeceğim.

"1980'li yıllar, görülmeye başlayan yeni-dışavurumculuk anlayışı"

* Fatma Tülin'in yatan kadın figürü. İlginç bir perspektif. (Yanlış bilmiyorsam Enis Batur'un eşi kendisi.)

"Sanatçıların salt estetik, kapalı bir dilin ötesine geçerek, sosyolojiye, felsefeye, popüler kültüre, sinemaya, teknolojiye yöneldiği, sanatın disiplinlerarası bir yönelim sergilediği 1990'lar..."
"Sanat alanında her türlü ifade aracının kullanılabildiği, farklı coğrafyalar arasındaki ilişkilerin yepyeni yaklaşımlarla biçimlendiği 2000'li yıllar..."

* Nil Yalter'in "Göbek dansı videosu" - Dans eden kendi ve feminist manifestoyu göbeğine kendi yazıyor. Umarım dileği gerçekleşir ve bu dans yeryüzünden silinir.
* Taner Ceylan'ın "Beyaz Fonda Alp" isimli tablosu. Flu çekilmiş bir kadın fotoğrafı sanılıyor ilk bakışta. Ama tablonun yanındaki açıklama okununca figürün kadın olmadığı, adının Alp olduğu anlaşılıyor. Foto-gerçekçi üslubun başaralı uygulayıcılarından olan ressam; eşcinsel yaşama ve kültüre özgü öğeleri, kurguları tuvallerine taşıyormuş.
* Ressamların ismini not almayı unuttuğum iki tablo. Birinde tüller (bir yatakodası sahnesi) diğerinde kumaşlar (müthiş düşünceli hüzün bakan bir kadın) kullanılmıştı.
* Sabri Berkel'in tablosu, tam bizim bölüme uygun, grafik-tasarıma dönüktü. Andy Warhol'un Marilyn'i geldi gözümün önüne.
* Tuvalde ilk defa çuval bezi uygulaması gördüm. Dokusu harikaydı. Mutlaka babama söylemeliyim.
* Tablo yanlarındaki açıklamalarda en çok dikkatimi çeken, ressamların bir çoğundaki ortak nokta olan Paris'ti. Bir dönem mutlaka orada kalmayı ve çalışmayı seçmiş. O Paris cafelerindeki entelektüel ortamı, disiplinlerarası ilişkiyi, felsefe, edebiyat veya resimle uğraşan birçok sanatçının anılarında denk gelmiştim. Tanpınar, Nazım, Abidin Dino, Ferit Edgü, Tezer Özlü, Demir Özlü bunlardan ilk aklıma gelenler.
* En favori iki ismi en sona sakladım. Mustafa Horasan ve Temür Koran.
* Adım adım türk resim sanatı dönemlerinin içinde dolaşıp, figürden, soyuta sonra sadece renksel düzenlemelerle oluşan tablolarla resmimizdeki gelişim ve değişimi gözlemek güzeldi. Ama çok soğuk ve yağmurlu bir gündü.

Gün için son not: İstanbul Modern sonrası serviste, resme garkolmuş bünyeye yüksek volümlü ortaç tarkan vb. zerketmenin dayanılmaz sancısı sıkıntısı vs.vs.vs.



31 Ekim 2010, Pazar - İstanbul Kitap Fuarı

Yeni aldığım çizgiromanlarımla çocuklar kadar mutlu ve şenim :)

Ama fuarın, şehir merkezinden bu kadar uzağa taşınmış olmasından nefret ediyorum.
Yaklaşık 1 kaç saat civarı süren yolculuk, defalarca yapılan aktarmalar, inip çıkılan sayısız üst geçitler, medeniyetin uzağında olan bir yerde, sigara alabilmek için bir tekel bayi bulamadığım bir yerde, kitap fuarı gezebilecek pek bir hal ve moral kalmıyor ama her şeye rağmen binlercesini bir arada görmek güzel. Ama ben hala fuarın Taksim'deki eski günlerini özlüyorum.
Ve tekrar eski semtine geri dönmesini diliyorum.

Günün en kötüsü: Yaptığım bir kapak tasarımının bir başkasının adıyla basıldığını görmek.
LANET OLSUN EMEK HIRSIZLARINA... GELMİŞİNİZE GEÇMİŞİNİZE...